39,3852$% 0.06
45,6460€% 0.22
53,5271£% 0.18
4.300,37%0,38
3.393,37%0,25
9.402,77%0,56
11 Haziran 2025 Çarşamba
Bir resim düştü önüme bugün. Küçücük bir çocuğun, belki de babasının, belki de abisinin, ona büyük gelen ayakkabılarını mutlulukla kucaklayışının resmi. Ve altında, o eski zamanlara dair yüreğimi burkan, gözlerimi dolduran o cümleler: “Biz küçükken ayağımızı sıkan ayakkabıyı bile söylemezdik, ‘Değiştirirlerse bir daha yenisini alamayız’ korkusuyla. Ayağımızı yara yapa giyerdik ama mutluyduk. Çünkü mutluluk o zamanlar rahatlıktan değil, yetinmeyi bilmekten geçerdi…”
Ne çok şey değişmiş aradan geçen yıllarda. Ne çok şey yitip gitmiş o çocukluk hatıralarımızla birlikte. Şimdi her şey bol, her şey ulaşılabilir gibi duruyor etrafta.
Ayakkabılar sıkmıyor artık ayaklarımızı, hatta modaya uygun rengarenk seçeneklerle dolup taşıyor raflar. Ama o eski ayakkabıların sıktığı yerlerde oluşan yaralar kadar derin izler bırakmıyor bu yeni ayakkabılar ruhumuzda. Onları giyerken hissettiğimiz o “ama mutluyduk” cümlesinin ardındaki samimi hissi bulamıyoruz bir türlü.
Hatırlıyorum da, bayramlıklar alınır, bir sene boyunca gözümüz gibi saklanırdı. Hele o ayakkabılar… Yeni bir ayakkabıya sahip olmak, adeta dünyaları ele geçirmek gibiydi.
Sıkıyorsa da ses etmezdik. Belki parmaklarımız biraz bükülürdü içinde, belki topuklarımız su toplardı. Ama o ayakkabılarla koşarken çıkan ses, sanki kalbimizin neşeli atışları gibiydi.
Çünkü biliyorduk ki, kolay kazanılmamıştı o ayakkabı, kolay kolay yenisi alınamayacaktı. İşte bu yüzden, o tek çift ayakkabıyla yetinmeyi bilirdik. Sahip olduğumuzun kıymetini bilmek, mutluluğun anahtarıydı o zamanlar.
Şimdi her şey çok çabuk tüketiliyor. Bir şey eskimeden yenisi isteniyor, bir şey kırılmadan atılıyor. Yetinmek kelimesi, adeta lügatimizden silinmiş gibi. Rahatlık, konfor, kolaylık peşinde koşarken, acaba gerçekten daha mı mutluyuz?
Yoksa o eski zamanlardaki o sıkan ayakkabılarla attığımız kahkahalar, bugünkü bol ve rahat ayakkabılarla yürüdüğümüz yollardan çok daha mı içtendi?
Bu resim, bir çocuğun masumiyetini, o eski zamanların sadeliğini ve yetinmeyi bilmekten gelen mutluluğu hatırlattı bana. Ah, keşke bir anlığına geri dönebilsek o günlere…
Ayağımızı sıkan ama içimizi huzurla dolduran o eski ayakkabılarla, tekrar yetinmeyi bilen çocuklar olabilsek. Belki o zaman, kayıp bildiğimiz mutluluk da geri döner, o eski kahkahalarımızla birlikte…